Fikirlerin veya davranışların sadece birkaç kişiden çok daha geniş bir nüfusa nasıl yayıldığını açıklayan varsayımsal bir olgudur.
Yüzüncü maymun etkisi temel olarak, yalıtılmış bir sosyal fenomenin kritik kütleye ulaştığı ve böylece inanılmaz derecede popüler hale gelmesinin kaçınılmaz hale geldiği bir eşik olarak tanımlanabilir.
Fikir ilk olarak, 1950’lerde Japon’yadaki Macaca fuscata maymunları hakkında yapılan küçük bir çalışmadan doğdu. Bu tamamen tesadüfi bir bulgudur. Aslında çalışma tamamen başka bir şeye odaklanmıştır. Bununla birlikte, çalışma ve bulgular hakkındaki hikaye 70’lerde mistisizmle ilgili bir rehberin Lyall Watson tarafından yazılan girişinde özetlenmiştir.
Bu giriş yazısında, tatlı patates yıkama işleminin kritik kütleye ulaştığında daha büyük bir gruba yayıldığını iddia edilmektedir. Yazar da bu eşiği yüzüncü maymun olarak varsaymaktadır.
80’li yıllar boyunca, yüzüncü maymun terimi Ken Keyes, Jr. tarafından nükleer gücün tehlikelerine karşı uyarılar içeren bir kitapla daha popüler hale gelmiştir. Kitabın adı da “Yüzüncü Maymun”dur. Yazar, kitabında orijinal çalışmanın önemli bir doğrulamasını sağlayamamıştır.
Yüzüncü Maymun Etkisi Doğru mu?
Evet (hikayenin bir kısmı doğrudur) ve hayır (yüzüncü maymun etkisi bulunamadı).
Japon araştırmacılar tarafından maymunlar üzerinde 50’li yıllarda yapılan bir çalışmada Kōjima adasındaki maymunlara tatlı patates verilir. Patatesler sahile bırakıldığı için kumludur. İlk başta maymunlar buna aldırış etmeden patatesleri kumlu şekilde yemeye başlar. Daha sonra yalnız takılan genç bir maymun kumlu tatlı patatesleri yıkama davranışı sergiler ve daha sonra bu davranışın diğer maymunlarda da görüldüğü tespit edilir. Bazı kaynaklarda 6 yıl sonunda 99 maymunun bu davranışı sergilediği ve 100. maymundan sonra tüm maymunların toplu halde bu davranışı göstermeye başladığı yazmaktadır.
Aslında, tam da yüzüncü maymun etkisi gözlenmedi. Yani davranışın yayılması, sadece davranışı öğrenen kritik bir kitle veya maymun sayısıyla ilişkili görünmüyordu. Bunun yerine aşağıdaki bulgular gözlendi:
- Genç maymunlar akranlarına ve yakın aile üyelerine öğrettiler. Bu maymunlar da davranışı kendi akranlarına ve yakın aile üyelerine öğretti.
- Yaşları çok ileri olan maymunlar, kaç akran veya akrabasının onlara öğretmeye çalıştığından bağımsız olarak davranışı benimsemedi.
- Zaten davranışı gerçekleştiren maymunların çocukları otomatik olarak taklit etti ve bunu açıkça öğretmeleri gerekmiyordu.
- Tatlı patatesleri yıkayan ilk maymun buğday yıkamayı denedi. Temel olarak bu tek maymun tekrarlayan bir yenilikçi olarak ortaya çıktı.
- Yenilikçi maymunun kardeşi, daha önce suya girmekten korkan maymunların suda sıçraması ve su ile oynaması gibi bir trend başlattı. Özellikle buğdayı yıkama işlemi sırasında kısmen ıslanma bu fenomeni teşvik etmiştir.
Her halükarda, üyeler arasındaki sosyal ilişkilerde yaşın önemli bir kilit rol oynadığı görülüyor. Bu “yaşlı bir köpeğe yeni numaralar öğretemezsiniz” sözünü akla getiriyor.
Yüzüncü maymun etkisi bilimsel olarak ispatlanmış ve çok da güvenilir bir deney olmasa da anlatmak istediği oldukça basittir. Topluluk, sorunlarına çözüm üreten ve yenilik getiren girişimci bir bireyin davranışlarını, icatlarını takip eder.
Kritik eşik aşıldığında ise artık davranış/uygulama/yöntem her ne ise toplum tarafından alışkanlık haline gelir ve bir kabul olur. Yine de buna tüm bireylerin adapte olacağı kesin değildir.
Ancak, yenilikten uzak bireyler ki burada yaş faktörü önemlidir, davranışlarını kolay kolay değiştirmez.
Bu aslında bir çok alanda örnek verilebilecek bir etkidir. Örneğin youtube’a koyulan bir video eşik bir değeri aştıktan sonra aniden inanılmaz kitlelere ulaşabiliyor.
Bir ürün pazara girdiğinde belli bir eşiğe ulaşmak için belki ciddi bir süre bekliyor, ancak eşik aşıldığında çok daha geniş bir kitle tarafından kullanılmaya başlanıyor.
Belki bu eşik değerin matematiksel bir hesabı yoktur, ancak var olduğu aşikardır.
0 Yorum